Eski İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanvekili ve şu an mevcut İBB ve Beşiktaş Belediye Meclis Üyesi Selçuk Sarıyar, CHP İstanbul Vilayet Başkanlığı adaylığına ait tartışmalar ile İBB başkanvekilliği misyonundan alınma sürecine ait Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
- Son vakitlerde isminizi parti tabanında ve kamuoyunda duymaya başladık. Kendinizden ve parti içindeki çalışmalarınızdan, misyonlarınızdan bahseder misiniz?
İstanbul Siyasal Kamu İdaresi mezunuyum. Tıpkı vakitte Kamu Hukuk Yüksek Lisansı ve İşletme Yüksek Lisansım var. Cumhuriyet Halk Partisi’nde Tuzla Gençlik Kolu Başkanlığı, İstanbul Gençlik Kolu Başkanlığı yaptım. 2019 mahallî seçimlerinde Beşiktaş ve büyükşehir belediye meclis üyeliğine seçildim. 2019 yılında misyona birinci geldiğimizde Cumhuriyet Halk Partisi’nin küme sekreteri olarak vazife aldım. Son süreçte de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanvekilliği misyonunu yaptım. Şu anda da meclis üyeliği vazifem devam etmekte.
- İBB Başkanvekilliği misyonunu yürütüyordunuz lakin misyondan alındınız. Süreç nasıl yaşandı?
Sayın büyükşehir belediye liderimizle olan hukukumuz 2011 yılına dayanıyor. Ben İstanbul Gençlik Kolu Lideriyken kendisi de Beylikdüzü’nde ilçe liderimizdi. 2019’daki mahallî seçimlerle birlikte hukukumuz ilerledi. Başkanvekilliği vazifesi, sayın büyükşehir belediye liderimiz tarafından bana bildirim edildi. Haliyle, bu misyonun sonlanması süreci de kendisiyle alakalı. Ortamızda katiyen tartışma olmadı. Sayın büyükşehir belediye liderimiz vilayet lider adaylığı konusunda kimi duyumlar geldiğini, haklı olarak da, başkanvekili vazifesi devam ederken vilayet lider adayı olmanın zahmetli olabileceğini söyledi. Ben de kendisine hak verdim. Başkanvekilliği durumunun getirdiği güçle öbür bir vazifeye alan açmanın yanlışsız olmadığını düşünüyorum. Tıpkı şu anda, Cumhuriyet Halk Partisi’nde küme lideri olup tıpkı vakitte genel başkanlığa adayım demenin de gerçek olmadığı üzere.
- Seçimlerin tamamlanmasıyla CHP için kurultay süreci başlamış oldu. Kurultaya ait öngörü ve izlenimleriniz nelerdir?
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin en demokratik siyasi partisi olduğunu bu süreçte bir defa daha gösteriyor. Genel seçimden sonra toplumda bir ümitsizlik oluştu. Bunun farkındayız. Toplumdaki bu hissiyatı süratlice değiştirmemiz gerekiyor. Bu minvalde de genel liderimizin belirlediği kongre takvimi kararı konusunda, mahallelerimizde kongre süreçlerimiz başladı. Bu süreci biraz 1960-1970’lerde yaşanan süreçlere benzetiyorum.
1957 yılında İsmet Paşa’nın oluşturmaya çalıştığı ittifak, sonrasında da kaybedilen bir seçim var. Çabucak sonrasında parti içerisinde yeniden benzeri tartışmalar var. Şu anki süreci de o periyodun hızlandırılmış hali olarak görüyorum. Partimizde de kongreler devam ediyor. 10 Eylül tarihine kadar 39 ilçede ilçe kongrelerimiz tamamlanmış olacak. Sonrasında da vilayet kongrelerimiz ve kurultayımız gerçekleşecek. Bizim bu süreçten yine umudu örgütleyerek, motivasyonu sağlayarak çıkacağımıza inanıyorum. Bu da 2024 lokal seçimlerinde bize başarıyı getirecek.
- İsminiz CHP İstanbul Vilayet Başkanlığı için konuşuluyor. Adaylık fikriniz var mı?
Elbette. Cumhuriyet Halk Partisi’nde bu misyonlar çok kıymetli. İsmimizin buralar için anılıyor olması dahi benim için çok değerli. Fakat, Cumhuriyet Halk Partisi’nde ekseriyetle aday olunmaz, örgütler aday gösterir. Örgütün aday göstermesi için de ilçe kongrelerinin tamamlanması gerekiyor. Elbette bu türlü bir isteğimiz, niyetimiz var. İlçe kongrelerinden sonra bunun yolu, yolu ve tarafı belirli olacaktır.
- Seçimlerin tamamlanmasının akabinde hem CHP’ye hem de CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik çeşitli tenkitler yapılıyor. Tenkitlere ait ne söylemek istersiniz?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en büyük ziyanının toplumsal demokratlara vurulan pürüz olduğunu düşünüyorum. Toplumsal demokratların iktidara gelmemesi için bu ülkede bir sistem gelmesi gerekseydi, bunun en hoş örneği cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olurdu. Zira toplumsal demokratların oyunun yüzde 35’i geçemeyeceğine dair bir algı kelam konusu. Sayın Kılıçdaroğlu, toplumda oluşan derin kutuplaşmayı tüm seçim süreci boyunca ve öncesinde yaptığı siyasetlerle, insanları birleştirmesiyle, insanları barıştırmakla bir ortadan kaldırmaya çalıştı ve sonuçta sistem yüzde 51’i gerektirdiği için bu türlü bir birlikteliği vurguladı. Hakikat bir siyasetti. Bence bu siyasetin bırakılmaması, bilakis üzerine gidilmesi gerekiyor. Bu politikayı başardığımız durumda cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini ortaya koyanlar boşluğa düşmüş olacak. Bizim gayemizin bu siyasetleri büyütmek olduğunu düşünüyorum. Sayın genel liderimizin siyasetlerini büyüterek, topluma gerçek anlatarak ve sahip çıkarak muvaffakiyetin geleceğine inanıyorum.
Çok acımasız ve haksız tenkitler olduğunu düşünüyorum. Uygulamada kusurlar olabilir. 6 siyasi parti Türkiye’nin geleceği için bir masada buluşuyor. Bu bile bence kutuplaşmanın bu kadar arttığı bir devirde çok bedelli. Lakin, seçim sonuçlarına nazaran bütün politikalarımızı bir kenara koymak yerine, üzerine çalışıp bu siyasetleri büyütmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum. 69 seçimleri sonrası oluşan yansıyı ve tenkitleri dinleseydi, Ecevit 73’te ortanın solunu yerelde ve genelde iktidara taşıyamazdı.
- Önümüzde bir seçim daha var. Tenkitlere de baktığımızda seçmende umutsuz bir havanın hakim olduğunu görüyoruz. Bu ümitsizliği kırmak için nasıl çalışmalar yürüteceksiniz?
Cumhuriyet Halk Partisi toplumda yaşanan bu ümitsizliğin farkında. Bu ümitsizliği insanları tekrar motive ederek yıkabiliriz. Biz bir kongre sürecindeyiz. İstanbul’da 39 ilçenin 27’sinde kongrelerimizi tamamladık. Yaklaşık 15 ilçede gençlik örgütünden gelen, bu partinin bayrağını taşıyan genç arkadaşlarımızın kongrelerde başarılı olduğunu görüyoruz. Genel Liderimiz aklıselim ve sakin bir halde kongre takvimini önümüze koydu. 2024’te yeni yüzlerle, yeni telaffuzlarla, halkın gerçek problemlerine gerçekçi tahliller üreten gençlerle bu işin başarılacağını düşünüyorum.
- Değişim tartışmaları da hem partinin hem de kamuoyunun en değerli gündemlerinden. Siz ‘değişim’ tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?
Değişim ‘şu gitsin bu gelsin’ ile olacak bir iş değil. Bu, örgütün talebi doğrultusunda zati bir kongre süreci başlayan bir talep var. Cumhuriyet Halk Partisi örgütü zati en hakikat kararı verecek örgüttür. İlçelerde başlayan değişim süreci vilayette gerçekleşir ve buna en gerçek kararı tekrar Cumhuriyet Halk Partisi Örgütü verir.
Bir de, değişim tartışmalarının benim ya da oburunun, kimsenin inhisarında olmadığını düşünüyorum. Partimiz içerisinde son süreçte yaşanan değişim tartışmalarında usulün çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Partide zati değişim kongrelerle birlikte yaşanıyor. Tabandan tavana gerçekleşen bir değişim kelam konusu.
- CHP önderi Kılıçdaroğlu’nun yurtdışı seyahatleri çokça konuşuluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretine ait, “8 saat hamburgercide ne yaptınız” diye soruyor. Siz de bu ziyaretlerde yer aldınız. Neler yaşandı o ziyaretlerde?
Ben hem Almanya hem de ABD ziyaretlerinde sayın genel lider ile birlikteydim. Siyaset hayatımda benim için çok büyük deneyim olacak olaylara tanıklık ettim. Türkiye siyasetinde siyasetin iki hengamesi olduğunu görüyorum. Bir tarafta akıl ve vicdanı önceleyen bir siyaset var, bir tarafta da algıyı. Genel liderin ziyaretleri akıl ve vicdanı önceliklendiren siyasetlerdi.
Burada yurt dışında yaşayan akademisyenlerle, öğrencilerle bir ortaya geldi, yatırımcılarla görüştü. Hepsine şunu aşılamaya çalıştı. ‘Ülkenize sakın küsmeyin. Ne olursa olsun bir ayağınız daima ülkenizde olsun’ dedi. Bu akıl ve vicdan siyasetidir. Lakin algı siyasetinde dediler ki ‘8 saat hamburger yediniz’ dediler, hatta ABD haritasında eyaletlerin yerini değiştirerek yeniden algı yapmaya çalıştılar. Sayın Genel Lider akıl ve vicdan siyasetinin gerektirdiği ne varsa onu yaptı. Yatırımcıları ülkemize getirebilmek için görüşmeler yaptı, yurtdışına giden gençleri ülkelerinden umutlarını kesmemeleri için motive etti, Türk akademisyenlerin ülkelerine katkı sunma isteklerini nasıl hayata geçirebiliriz diye görüşmeler gerçekleştirdi. Döndükten sonra da burada bir vizyon açıklaması yaptı. Lakin maalesef algı siyaseti ülkede galip geldi. Fakat bu bizi ümitsizliğe asla itmeyecek.
