Hücrelerin insülin ismi verilen hormona karşı daha az duyarlı hale gelmesi olarak belirlenen insülin mukavemeti, bütüncül sağlık açısından oldukça kritik. İnsülin reseptörleri, bedendeki her hücrede bulunduğundan, hücrelerin insülin sinyallerine ne kadar iyi tepki verdiği, nasıl sezdiğimiz ve bütüncül sıhhatimizin gidişatı üzerinde ehemmiyetli rol oynamakta.
İnsülinin temel ve en çok öğrenilen işlevlerinden biri, kan şekeri seviyesini hakimiyet etmesi olduğundan, insülin mukavemeti diyabet hastalığıyla da yakından ilişkili. Diyabetli bireylerde, hücreler insüline karşı o kadar mukavemetli hale gelmiştir ki, insülin artık kan şekerini sağlıklı bir aralıkta yakalayamaz. Netice olarak, kan şekeri seviyeleri yükselir ve muhtelif ilaçlarla hakimiyet edilmeye çalışılır; aksi halde negatif neticeler alana gelebilir. Ne yazık ki, diyabetli bir şahıs rehabilitasyon görse dahi, bu rehabilitasyon altta uyuyan insülin mukavemetini tamamen iyileştirmekte yeterli olmaz.
Öbür yandan, insülin, beyin de dahil olmak üzere bedendeki her uzvu tesirler. İnsülin seviyeleri kronik olarak yükseldiğinde, beyin dokusu da insüline mukavemetli hale kazanç. Henüz yeterli araştırma bulunmasa da insülin mukavemetinin beyne olan tesirinin hafıza kaybıyla ilişkili olarak Alzheimer hastalığına da yol açabileceğine dair uzman görüşleri yer almakta. Halen incelenmekte olan insülinin mukavemeti ve beyin ilişkisine dair bazı çalışmalar, insülin mukavemetinin amiloid β plaklarının birikmesine neden olarak iltihaplanma ve nörodejenerasyona zemin hazırladığından nöron sinyallerini de bozabileceğine vurgu yapmakta.
İnsülin mukavemeti ve beyin işlevleri üzerine yapılan bir hayli araştırma, insülin mukavemetinden yalnızca belleğin, nöronların değil, beyinde hakikatleşen bir hayli duygu ve öğrenişsel marifetin de negatif etkilendiğine dikkat toplamakta. Yeis, konsantrasyon eforluğu, odaklanma güçlüğü, kabahatlilik duygusu, intihara eğilimli olma, mutluluğun eksilmesi, cinsel güdü kaybı, motivasyon beceriksizliği, bitkinlik gibi bunalımın baş semptomları olan negatif vaziyetleri de tetikleyen insülin mukavemetinin bunalımla yakın ilişkide olduğu bir hayli çalışma ile sarihe çıkıyor.
Bunalım ve insülin mukavemeti üzerine yapılan bir hayli araştırma araştırıldığında bir nevi ‘tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıkar’ vaziyeti olduğunu söylemek olası. İnsülin mukavemetinin beyni etkileyerek serotonin, dopamin gibi iyi sezme hormonlarının salınım seviyesini düşürdüğü ve depresif semptomları artırdığı araştırmalarca destekleniyor olsa da, mevzu ile alakalı yürütülen değişik araştırmalar da bunalımın rehabilitasyon edilmesinin insülin mukavemeti tehlikeyi taşıyan bireylerde diyabetinin önlenmesini veya geciktirilmesini sağlayabildiğini dikkat topluyor.
Genç erişkinler üzerinde yapılan bir araştırma, kadın ve erkek gençlerde bunalım ile insülin mukavemeti arasında pozitif güzergahta bir ilişki olduğunu ortaya çıkardı. Muhtelif değişkenler aracılığıyla da ele alınan bu ilişkide, bel etrafının ehemmiyetli bir aracılık rolü üstlendiği de bulundu. Başka Bir Deyişle, elde edilen neticelere göre daha kilolu olmak ve dolayısıyla kalın bel etrafı miktarlarına sahip olmak, bunalım bulgularını ve insülin mukavemetini artırıyordu; bu sebeple kilonun hakimiyet altında yakalanması, bunalım ve insülin mukavemetini önleyici bir yöntem olarak literatürde yerini aldı.
Eş biçimde yürütülen bir başka araştırmada da insülin mukavemeti ile depresif semptomların arasındaki ilişki ele alındı ve insülin mukavemeti ile bunalım arasında çift doğrultulu pozitif anlamlı bir ilişki olduğu saptandı. Şöyle ki, insülin mukavemeti mutluluk hormonlarından biri olan serotonini negatif etkileyen hür yağ asitlerinin seviyelerinin yükselmesine neden olarak depresif semptomların ortaya çıkmasında aktif rol oynuyordu. Öte yandan ise bunalım, hipotalamik-hipofiz-adrenal HPA dingilinin aktivasyonu ile ilişkili olduğundan insülin mukavemeti gidişatına yol açan kortikosteroid salınımını sarihe çıkarıyordu. Başka Bir Deyişle, elde edilen belirtilere göre insülin mukavemeti bunalımın sarihe çıkmasına zemin hazırladığı gibi bunalım da insülin mukavemetinin oluşmasına neden oluyordu.
Literatürde yer alan bu mevzuda yapılmış bir hayli araştırma, beyindeki tesirlerinden yola çıkarak insülin mukavemeti ile bunalım arasındaki ilişkide eş neticeler elde etti. Bu sebeple bir hayli uzman ve bilim insanı araştırmalarına devam ederek insülin mukavemetini ve depresif semptomları önleyici yöntemler ile ikisinin de ortaya çıkma tehlikeyi eksiltebileceğine dikkat çekti.
Bir Hayli uzmana ve bilimsel araştırmalara göre insülin mukavemeti, yaşam stili farklılıklarıyla büyük miktarda tersine çevrilebilir ve bunalım önlenebilir. Programlı egzersiz, bütüncül sıhhatin korunmasına takviyeci olmasının yanı gizeme kilo verme sürecini de destekleyerek şahısların ideal kilolarında olmaları mevzusunda destekleyici bir rol üstlenir. Öbür yandan beslenme, hem insülin mukavemeti hem de bunalım başlıklarında en ehemmiyetli değişken olarak ele alınmıştır. Uzmanlara göre, işlenmiş besinlerin tüketimini eksiltmek, muhtemelse hiç harcamamak, şeker alımını hudutlandırmak, kısaca sağlıklı beslenme seçimleri yapmak insülin mukavemetine ve bunalım tehlikesine karşı alınabilecek tesirli tedbirler arasındadır. Son olarak bireyin yaşam niteliğini doğrudan etkileyen uyku programı, bu çift doğrultulu ilişkide de aktif rol oynamaktadır. Beceriksiz ve nitelikli uyku bunalım tehlikesini artırdığından insülin mukavemetine karşı da tehlike oluşturabilir. Bu sebeple, sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmek hem bunalımı hem insülin mukavemetini önlemek için takviyeci olabilir.